Zaman eskisi gibi değil, sanki daha hızlı akıyor. Sürekli bir koşuşturmaca, toplantılar, buluşmalar.
Teknolojinin etkisiyle yaşam kültürümüzle beraber alışveriş kültürümüz de değişti, dönüştü.
Bir kere hem ürünlerde satış kanallarında seçenekler çok arttı…
Onu mu alsam, bunu mu alsam, hangisini seçsem? Cep telefonundan kıyafete, yiyecek-içecekten, her türlü elektronik eşyaya kadar…
Otomobillerde de benzer bir durum oluşmaya başladı.
Eskiden seçenekler sınırlıydı; arabamız ya benzinle, ya motorinle yada LPG ile çalışıyordu. Şimdi başımıza bir de elektrikli ve hibrit otomobiller çıktı.
Sürekli çevreden şu soru geliyor: Acaba elektrikli mi alsam, yoksa hibrit mi? Yoksa düzeni bozmayıp benzinliye devam mı?
Bu aralar bir de hidrojenli otomobil meselesi gündemde. Hidrojenli arabaların adı var ama ne gören var, ne kullanan… Akıllardaki soru: Hidrojenli araba ne zaman gelecek?
Bence uzun süre gelmeyecek, hele bizim ülkemize gelmesi daha da uzun sürecek. Nedenleri basit: Bir kere mevzuatta yeri yok. Nasıl ithal edilecek?
Çok kafaya takıp bastırdım parayı, o zaman da bu aracı gümrükten içeri sokamam. Hadi bir şekilde geçirdik sınırdan, tescilini yaptıramam, plaka takamam… Evrak ve plaka yoksa trafiğe çıkaramam. Keyif için, tarlada bağda bahçede mi kullanacağız yani bunu?
Bu arada hidrojenli arabanın arızasına kim bakacak? Yakıtını nereden dolduracağım?
Bütün bunlar hidrojenli otomobilin pratikliği ve sistemdeki yeriyle ilgili problemler…
İşin bir de enerji tarafı var…
Kullanıma uygun hidrojeni saf halde bulmak pek zor. Hidroliz yöntemiyle suyun içindeki hidrojeni ayrıştırıyoruz, bu amaçla da elektrik harcıyoruz.
Hidroliz için kullanacağımız elektriğin de güneş, rüzgar gibi yenilenebilir bir kaynaklardan elde edilmiş olmasını tercih ediyoruz.
Yani otomobilin ihtiyacı olan enerjiyi elde etmek için başka bir enerjiyi tüketiyoruz. Bunda bir mantık hatası yok mu?
Yani sözün özü, hani bir laf vardır ya: Bu araba suyla mı çalışıyor? Evet, hidrojenin yakıt olarak fiyatı neredeyse musluk suyu fiyatına düşmeden ve hidrojenli araçlar mevzuatta yerini bulmadan hidrojenli otomobillerin yollara çıkması hayalden öteye gidemeyecek.
Bu arada otomobili bir yana bırakırsak, hidrojenle çalışan araçların bazı alanlarda hayatımıza gireceği kesin. Özellikle lojistik alanında, ağır vasıtalarda, gemilerde, uçaklarda hidrojen kullanımı daha mantıklı gibi görünüyor o başka…
Bizim bugünkü konumuz, halen yaygın şekilde kullanmakta olduğumuz otomobillerde hidrojen kullanımının ne zaman yaygınlaşabileceği idi.
Elbette hidrojenli otomobiller konusu hemen öyle bir yazı ile kapanmaz, mevzu daha çok su kaldırır, onu söyleyelim, yakında yine görüşürüz.