Hidrojen Haber- Avrupa ve Japonya’daki politika yapıcılar, karbon yoğunluğu eşiklerini aşan hidrojen molekülleri ithalatını destekleyerek, küresel ısınmayla mücadelede kritik bir hata yapıyor olabilirler. Bu durum, sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarını baltalayabilir. Rocky Mountain Institute (RMI) ve Green Hydrogen Organisation tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, mavi hidrojen ithalatı, özellikle taşıma ve işleme sırasında ortaya çıkan ek emisyonlar göz önünde bulundurulmadığında, karbon yoğunluğu eşiklerini aşabilir. Bu, mavi hidrojenin ‘temiz’ veya ‘düşük karbonlu’ olarak kabul edilmesi için belirlenen sınırları aşmasına neden olabilir.
Mavi hidrojen, karbon emisyonlarının yüzde 98’ine kadarını yakalayıp depolama vaadiyle, yenilenebilir hidrojene göre daha ucuz ve kolay bir seçenek olarak sunuluyor. Ancak, bu durum sadece üretimden kaynaklanan emisyonları içeren bir hesaplama yapılırsa geçerli olabilir.
Rapor, özellikle mavi hidrojenin ABD’de üretilip AB’nin mevcut temiz hidrojen için belirlediği karbon eşiğini karşıladığı durumda bile, AB’ye sevkiyat için amonyağa dönüştürülmesi ve tekrar çözülmesi işlemlerinin karbon yoğunluğunu iki katına çıkarabileceğini hesaplıyor. Bu, gerçek karbon maliyetinin büyük ölçüde göz ardı edilmesine yol açabilir.
Rapor, AB’nin yaklaşan bir yasal düzenleme ile mavi hidrojenden kaynaklanan emisyonları hesaplamak için sağlam metodolojiler belirlenmesi gerektiğini belirtiyor.
Mavi hidrojen nedir?
Mavi hidrojen, doğalgazın buhar metan reformasyonu (SMR) adı verilen bir süreçle hidrojen ve karbondioksite dönüştürülmesiyle üretilir. Bu süreçte açığa çıkan karbondioksit, karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojisi kullanılarak yer altında depolanır. Bu sayede, mavi hidrojen üretimi sırasında salınan karbondioksit miktarı azaltılır ve çevreye daha az zarar verir.