Denizcilik sektörü, küresel ticaretin can damarlarından biri. Bu sektörün karbon emisyonlarını azaltma çabaları, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir öneme sahip. Birçok ülke bu amaçla, denizcilikte hidrojen kullanımına yönelik çalışmalar yürütüyor. Tüm bunların sahadaki yansımalarına gelince…
Denizcilikte yeşil yakıtlar ön plana çıkmaya başlıyor. Örneğin Japonya’da dizel yakıtlı bir gemi hidrojen yakıtlı hale getiriliyor. Dünyanın ilk hidrojenli süper yatı satışa sunuluyor. Bu arada Avrupa, Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler amonyakla çalışan gemilerin potansiyelini aktif bir şekilde araştırıyor. Özetle, yeşil hidrojen kullanımına yönelik çözümler çoğalıyor ve bunlar yavaş yavaş hayata geçiyor. Ancak, hidrojen kullanımı konusunda endişeler yok değil.
Kimi uzmanlar, yaşanabilecek tek bir kazanın bile, hidrojen bazlı yakıtların güvenliğine dair şüpheleri artırarak, denizcilikteki dekarbonizasyon sürecini tamamen rayından çıkarabileceği konusunda endişeli. Uzmanlar ayrıca, enerji geçişinin önemli bir beceri gelişimi olmadan tamamlanamayacağını vurguluyor. Hidrojenin güvenli kullanımı konusunda ciddi bir gelişmeye ihtiyaç olduğunun da altı çiziliyor.
Peki hidrojeni bu kadar tehlikeli kılan nedir: Hidrojen son derece yanıcı bir gaz ve gemilerdeki sızıntılar veya kazalar patlamaya neden olabilir. Bu gaz, depolanırken yüksek basınç altında veya sıvı halde saklanabilir, ancak her iki yöntem de riskler taşıyor. Hidrojenden kaynaklanan yangınları söndürmek zor olabilir ve bu da özel ekipman ve eğitim gerektiriyor.
Bu endişeler, uluslararası denizcilik sektörünün karbon emisyonlarını yüzyılın ortasına kadar yüzde 80 oranında azaltma potansiyeline sahip olan yeşil hidrojen bazlı yakıtların kullanımının artmasıyla daha da önem kazanıyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) bir raporuna göre, bu yakıtlar, sektörün dekarbonizasyonunun omurgasını oluşturacak.
Hidrojenin kullanımıyla ilgili olası riskler ise kamuoyunun ve sektör profesyonellerinin endişelerini artırıyor. Southampton Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma, alternatif denizcilik yakıtları hakkında kamuoyunun algısını inceledi ve hidrojen ve biyoyakıtların kullanımının, riskli ve olumsuz yan ürünler üretebileceği konusunda güçlü bir algı olduğunu ortaya koydu.
Bu durum, denizcilik sektörünün dekarbonizasyon sürecinde dikkatli bir dengeyi korumanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Yenilenebilir yakıtların kullanımının arttırılması ve emisyonların düşürülmesi hedeflenirken, aynı zamanda güvenlik ve sürdürülebilirlik konularına da dikkat edilmesi şart.
Bu zorluklar, sektördeki dönüşümü destekleyecek stratejik ortaklıklar ve yenilikçi çözümler aracılığıyla aşılabilir. Hidrojenin denizcilikte kullanımının geleceği, bu risklerin yönetilmesi ve minimize edilmesiyle yakından ilişkili. Tabii bu süreçte, önyargıların ve dirençlerin de kalkması gerekiyor.